17 Ağustos 2011 Çarşamba

Borders'ın sonu


Son yıllarda düştüğü zor durumdan bir türlü kurtulamayan ve bu yılın başında resmen artık iflasını açıklayan Borders'ın mağazalarını kapatma, elindeki malları likite dönüştürme sürecinin neredeyse tamamlandığını ve Eylül ayının sonunda süreci tamamlayacağını okudum internetten. Okuduğum bir iki yazı da Borders gibi Amerika çapında 400 mağazası ve 11.000 çalışanı olan Amerika'nın en önemli iki kitap mağaza zincirinden birisinin (diğeri Barnes&Noble) neden böyle çöktüğünü ve gelişen teknolojinin (online mağazaları ama daha da çok Kindle başta olmak üzere eReader'ları kastediyorlar) bu çöküşteki etkisini tartışıyorlar.

Kendi açımdan değişen iş süreçlerinin, değişime ayak uydurmayı beceremeyen şirketleri nasıl yiyip bitirdiğini okumak, analiz etmek entelektüel açıdan çekici olsa da, Borders'ı bu gözle incelemek istemezdim. Borders ile ilişkim çok kısıtlı olmuşsa da, 2005 - 2010 yılları arasında toplamda yaklaşık 7 aylık bir Amerika tecrübesi, o ayların benim için en kaydadeğer zamanları Borders ve Barnes&Noble'da geçirdiğim zamanlardı diyebilirim. Özellikle Amerika'ya ilk gidişimi hatırlıyorum da, Seattle'da kaldığımız otelin hemen yakınındaki klasik Amerikan avlu-alışveriş-merkezlerinden birisindeki Borders'ı ilk gördüğümde ve içeriye girdiğimde çok mutlu olduğumu hatılıyorum, evet, içeri girince içimi bir mutluluk kaplamıştı. Çok geniş bir alan, sıkış tepiş olmayan raf sistemleri, janra göre ve sonrasında yazarların adıyla sıralanmış yüzlerce kitap, rafların arasında yerlerde oturmuş kitapları inceleyen (okuyan diyebiliriz rahatlıkla) gençler, mağazanın değişik yerlerinde rahat koltuklar, dergi reyonlarının yanıbaşındaki Starbucks... O ilk Amerika ziyaretide zaman geçirmek için mağazaya her gidişimde 1-2 kitap alınca 10 günün sonunda birdenbire çok ağır yükle karşı karşıya kalmış, hatta dönüş uçuşunu kaçırınca tüm o kitapları New York'a taşımış, birkaç gün yanında gezdirmek zorunda kalmıştım. Bu zevkli kitap deneyimleri sonraki yıllarda da hep devam etti. Amerika ziyaretlerimde yaptığım alışverilşerin neredeyse çoğunu Amazon'dan alırken, asıl çıkış noktası olan kitap sağlayıcı özelliğinden faydalanmamış, kitapları Borders veya Barnes&Noble'dan almayı tercih etmişimdir. Bu yılların en çok satanı benm için (eski yazılarımdan tahmin edebileceğiniz üzere) Chuck Palahniuk olmuştur, yazarın kitaplarının neredeyse hepsinin birer ingilizce kopyası da raflarımı süslüyor (sadece süslemiyor tabi, okudum ben onları tamam mı?).

Neyse, artık tek söyleyebileceğim bundan sonraki Amerika ziyaretlerimde bir eksiklik olacağı. Umarım Barnes&Noble biraz daha hayatta kalmayı becerebilir, umarım gidip destekleme şansı olur. (Bunları söylerken aklıma birden Tom Hanks ve Meg Ryan'ın "You've Got Mail" filmi geldi, filmi izlediyseniz orada zincir mağazalar yüzünden kapanan küçük işletmeleri konu ediyordu kabaca, şimdi kendimi biraz arip hissettim, kimbilir Borders yüzünden kaç tane küçük bağımsız kitapçı kapanmıştır. İşte "her imparatorluğun bir sonu vardır" önermesinin bir kanıtı daha).