28 Ağustos 2012 Salı

Uzun aradan sonra kısa kısa


Kendi bloğuma uzun bir aradan sonra girince gözlerim faltasi gibi açıldı, en son yazıyı tam 1 sene önce yazmışim, evet yazmayalı çok olduğunun farkındaydim ama 1 sene... zaman çabuk geçiyor :)) Arada yazmak için birçok sebep oldu ama hem tembellik hem de yoğunluk bahanelerim oldu. Sadece yaptıklarımı, gördüklerimi paylaşmam değil aynı zamanda Meriç için de bir tür günce olması düşüncesi yerleşti aklıma, o nedenle becerebildigim sürece devam ettirmek istiyorum. Meriç büyüdüğünde belki bu yazdıklarım hala burada olur ve o da okur. Söyle geriye bir bakacak olursam neler oldu diye... gecen yaz çalıştığım Panasonic Avionics'ten ayrılıp kurkcu dükkanı hesabı Onur Air'deki isime geri dondüm, Meriç okula başladı, ilk dönemden sonrası bayağı iyi gecti, hem okul etkisi hem de artık 4 yasında olmasının etkisiyle artık rahat geçiriyoruz günlerimizi. 4 yıldan sonra bu yaz hem Avignon hem de su an itibariyle güneyde tatil koyü tatili yapabildik. Bu bloga konu olacak konulara donecek olursam, Ciler'le her yıl yapmayı planladığımız Avignon tatiline gecen seneki is degisikligi nedeniyle zorunlu bir aradan sonra bu sene devam ettirebildik, Meriç ile birlikte yaptığımız bu gezi mükemmel değil ama çok güzeldi, önümüzdeki seneler için umut vericiydi ve ciddi engeller olmadıgı sürece bunu bir gelenek haline getirme planlarımız devam ediyor. Üstelik bu sefer İlker'in de bize katılması sayesinde onunla 2 oyuna gitme şansım da oldu, türlerinin iyi ornekleri degildi ama sürpriz faktöründen iyi bir seyler çıkması hep olmasıdır, önümüzdeki oyunlara bakacağız. Çocuklarla yaptığımız yilik erkekler gezisi ise bu yazın yogun düğün programları (Midget ve Erman kardeslerimin Gözde ve Didem ile izdivaçları) nedeniyle biraz format değiştirdi ve ilkbaharda Uludağ haftasonu seklinde gerçekleşti, yine de alternatif ama ufak çaplı bir geziyi Mert ve Hakan ile birlikte Patron'u Prag'da izlemek suretiyle hayata geçirdik ve seriyi bir sekilde bozmamış olduk. Prag için diyeceğim mutlaka görülmesi gereken bir yer olmadıgı (ama benim şansıma benim bu yaz 10 gün arayla iki defa gitmek durumunda kaldığım), hatta 1 günlük bir gezinin bile fazlasıyla yeteceği seklinde. Bruce babaya donecek olursak 3 yıl aradan sonra yine bir Avrupa turnesinde onu kaçırmak mümkün olamazdı ve biz de bu şansı iyi değerlendirdik, yine tüyler ürperten bir performans ama dogruya doğru Roma'daki performansı kadar iyi degildi. Ancak bu fark patronun kendisinden değil, seyirci kitlesinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum, Patron seyirci katılımcı oldugunda daha iyi bir performans sergiliyor, yanlış anlaşılmasın performansı yine mükemmeldi ama ortalama 3 saat süren konserlerine kıyasla bu 20 dakika daha kısaydı :)) Müzik olarak bu sene aklıma gelen başka bir kayda deger etkinlik ise kendi adıma canlı görmek için bir süredir fırsat kovaladıgim Pulp konseriydi. Efes Pilsen One Love Festival kapsamında görme şansı yakaladığım Pulp ile canlı görmek istediğim gruplar listemden bir tanesini daha sildim (sırada Pixies var, biraz şanslar belki olanları da görebilirim). Jarvis Cocker'in etkileyici liderliği ile iyi bir konser izledik ve normal olarak Common People ile coştuk, bir ara çalmazlarsa diye korkmadım değil. Şimdi hedefe 10 gün sonra Red Hot Chili Peppers konseri var. Belki o konsere kadar ufak bir iki yazı daha ciziktiririm.

Hiç yorum yok: