6 Haziran 2010 Pazar

Gecikmiş bir Bob Dylan konseri yazısı

Blogda daha önce de belirttiğim üzere 31 Mayıs akşamı beni nerede bulabileceğiniz belliydi. Az kalsın sekteye uğrayacaktı bu plan ama müdürlerimin izniyle iş gezisini 1 gün sonrasına çekerek geçtiğimiz Pazartesi akşamı Harbiye Açıkhava'daki yerimizi boş bırakmadık.

Öncelikle gerçekten de Açıkhava'ya gitmeyeli bayağı zaman olduğunu anladım. Yeni yollar, çevre düzenlemesi falan çok değişikti benim için. İlk göüşte biraz soğuk geldi açıkçası bu yeni yol ve çevre düzenlemesi ama biraz zamanla gerek biz alışırız gerekse ortam ısınır diye düşünüyorum.

Açıkhava'nın önünde güzel bir kalabalık vardı ve ilk defa bilet satandan çok bilet arayan bir insan topluluğu gördüm diyebilirim. Yaş ortalaması bu konsere uyan bir biçimde 40 civarı gibi geldi bana. Uzun bir bekleme kuyruğunun ardından Açıkhava'ya girdik, uzun zaman aradan sonra içerisinin görüntüsü iyi geldi açıkçası. Meriç'in doğmasının ardından hissettiğim (biraz olsun) yaşlanma duygusu ve yaşam stilimizdeki engellenemez (belki de Çiler'le biz beceremedik) değişim sonrası konser alanının görüntüsü geçmişten tanıdık bir sahne gibiydi, ne güzel günler geçirdik bu mekanda. En ucuz yerden bilet alıp sonra önlere gidip merdivenlerde oturduğumuz günler şimdi geride kaldı, artık (biraz da olsa) paramız var ve şimdi biz daha pahalı bloklarda oturup merdivenlere oturmuş gençlere gülümseyerek bakıyoruz.

Bu noktada Biletix'e bir parantez açmak istiyorum. Konser biletlerinin satışa çıktığı ilk dakikalarda biletlerimi almış birisi olarak ve bilet aldığım blok kategorisinde sonraki birkaç günde daha bilet satıldığını görerek aldığımız yerlerin nispeten iyi birer noktada olacağını ummuştum ama yerleşmek isterken bir de gördük ki, blokun en arkasında yer alıyoruz. Bu da bende ister istemez Biletix'in satışa blokun arkasından başlamış olabileceği fikrini uyandırdı ve sinirlendirdi. Bir ara kafamı toparlayıp zaman ayarlayabilirsem Biletix'e telefon ewdip sormayı planlıyorum.

Konser 9.05'te sadece 5 dakika gecikmeyle başladı ama hala ciddi bir seyirci topluluğu yerine oturmamıştı, bu durum ilk 10 dakika boyunca devam etti ve ancak 3. şarkı gibi insanlar yerine yerleşebildi. Bulunduğumuz konumun kötülüğünden dolayı bu durum en azından benim konsantrasyonumu çok etkiledi ama hemen kurtulup konsere odaklandım.

Hemen söyleyebilirim ki hayal kırıklığı konserle ilgili ilk görüşüm. Benim konserlerden ve sanatçılardan beklentim (hele bir de sık geldikleri bir ülke, şehir değilse) seyircilerine tanıdık gelen şarkılarını, bilindik yorumlarıyla söylemeleridir. Deneysel çabalara veya canlı performansa yönelik değişik girişimlere kesinlikle uzak değilim ama Bob Dylan'ı en son 23 yıl önce görmüş ve büyük ihtimalle bir daha da göremeyecek bir topluluğun en ünlü şarkıları bile neredeyse tanıyamaması sözkonusuysa bence seyirciye ayıp edilir. Haa, Bob Dylan bize ayıp mı etmiştir, o ayrı, bizim ne haddimize böyle birşey söylemek... Dylan'ın konser performansları hakkında hiç yazı okumadım ama anladığım kadarıyla bu onun canlı performans stili. Dylan seyirciyle hiç kontak kurmuyor, şiir okurmuş veya konuşurmuş gibi şarkılarını okuyor ve sadece 2 şarkılık bir bisle de konserini noktalıyor.

Konsere en sevdiğim soundtrack albümlerinden olan Forrest Gump'ta da yer alan Rainy Day Women No. 12 & 35 ile başladı ve bisi de Like A Rolling Stone ve All Along the Watchtower ile yaparak konseri noktaladı. Konserin en güzel anları Just Like A Woman, Spirit on the Water ve bisteki iki şarkıydı.

Konser vokal açısından beklediğimiz tarzdan biraz farklıydıysa da müzikal açıdan çok güzel bir deneyim oldu ve büyük resme bakmaksızın başarılı bir konserdi. Bu kadar önemli bir ismi, büyük ihtimalle son defa hem de favori konser mekanım Açıkhava'da görmüş olmak tatmin ediciydi diyebilirim sonuç olarak.

Hiç yorum yok: