28 Mart 2009 Cumartesi

Who Watches the "Watchmen"?


Okumayı her zaman çok sevmiş bir kişi oldum ama geçmişe bakacak olursam düzenli bir kitap okuyucusu olmam lisenin sonlarına doğru başlar ve üniversite yıllarında son gazla devam eder. Bu noktada ona çıkan en önemli kriter okula giderken geçirmek zorunda kaldığım uzun zaman dilimidir. Neredeyse her gün otobüste ve minibüste geçirdiğim yaklaşık 3 saatlik uzun süreyi değerlendirmek için kitap okumak en çekici ve mantıklı çözümdü. Zamanla alışkanlığa dönüşen bu eylemin tek kötü tarafı şimdi bile evde kitap okumak için bir istek duymamam ve kitap okumayı genelde yolda geçirdiğim süreye bırakmam.

Kitap okumaya bu kadar yoğunlaşmadan önce de okurdum, ne bulursam okurdum şeklindeydi gerçi. İlkokul döneminde haftasonları eve gazete alınırdı, onları okurdum ya da yazları babamın yanına dükkana gittiğimde gün içerisinde satır satır gazetenin her yerini okurdum (ilk okuduğum gazete artık olmayan Günaydındı). Ortaokula başladığımda ise artık kendi harçlığımla gazete almaya başlamıştım, okuldan dönüşte artık öğleden sonra bile olmuşsa da servisten indiğim yerdeki gazete bayiinden gazetemi alır ve eve gider gitmez okurdum. Gazete dışında çocuk dergileri de vardı, Milliyet Çocuk ve Can Çocuk dergileri bunlardan en önemlileriydi. Şimdi artık öyle bir noktadayım ki, ilkokul çağıma geri dönmüş gibiyim, haftaiçi iş yüzünden gazete okuyamıyorum, akşamları eve geldikten sonra gazete okumanın bir anlamı kalmamış gibi geliyor (gelse de, Meriç yüzünden zaman yok artık), haftasonlarının en güzel yanlarından birisi evde kahvaltı ve sonrasında gazete okumak oluyor. Dikkat ettiyseniz internetten gazete okumayı bu kategoriye sokmuyorum, çünkü kesinlikle aynı şey değil. Tabii ki fırsat buldukça bazı gazetelerin anasayfalarına göz atıyorum ama bu girişim normal olarak anasayfaya sıkışmış "şok, şok, şok" şekline sunulmuş haberlerle kısıtlı kalıyor. Veya herhangi bir haberin birkaç kelimeden oluşan giriş kısmından o haberin geri kalanının ne getireceğini tahmin edip linki tıklamak ve ilgini çekebilecek bir habere ulaşmayı ummaktan öteye geçmiyor. Ama gazetenin sayfalarını çevirmek, kişisel ilgini çeken haberlerin yanısıra gelişigüzel haberlerle karşılaşmak, bir sayfadan diğerine geçmek için yaprak çevirirken az önce gözden kaçırdığın bir haberi son anda görmek ve yaprağı geriye çevirirken hissettiğin o sanki çook önemli bir bilgiye ulaşmak üzereymişsin duygusunu yaşamak ve daha bir çoğu.

Yine asıl yazmak istediğim konuya erişemeden uzun bir giriş yazısı yapmış oldum. Bu yazının konusu okuduğum en son kitap : Watchmen. Time dergisi tarafından tüm zamanların en iyi 100 romanından birisi olarak gösterilen bu roman aslında bir "çizgi roman". Türkiye'de pek alışık olmadığımız çizgi roman kültürünün en başarılı örneklerinden birisi olan bu 1986 tarihli çizgi roman benim de ilk okuduğum çizgi roman olma özelliğini taşıyor. Burada dikkat edilmesi gereken ve yukarıda uzun bir girizgah yapma nedenim olan konu şu, çizgi roman deyince bizim aklımıza Teksas ve Tom Miks tarzı örneklerin gelmesi. Yukarıda çocukken okuduklarım arasında geçirmeyip buraya sakladığım materyallere gelirsem, çocukluğumun en çok zevk aldığım okuma seanslarını Tom Miks, Süpermen, Örümcek Adam, Zagor, Çelik Blek gibi kahramanlar renklendirirdi. Bir de, bu yabancıların yanında şu anda aklıma gelen tek Türk kahraman vardı, Yüzbaşı Volkan. Çok net hatırlamasam da havacılık merakımın belki de çıkış noktalarından birisini oluşturuyor olabilir. Mümkün olduğumca harçlıklarımla alır, kuzenlerimin arşivlerine dadanır ve bulabildiğim tüm çizgi romanları okumaya çalışırdım.

Ama Watchmen'i yukarıda saydığım çizgi romanlarla aynı kategoriye sokmak doğru olmaz. Bir kere Watchmen gerçekten de bir "roman" ama çizgiyle anlatılıyor. Alan Moore tarafından yazılmış (Moore'un bir diğer ünlü eseri de "V for Vendetta") ve Dave Gibbons tarafından resmedilmiş bu roman, zamanında 12 fasikül halinde yayınlanmış ve bitmiş. Yeni yeni maceralar çıkartıp bir seri halinde devam ettirilmemiş, ilk farkları bu. En önemli fark ise sahip olduğu derinlik ve anlattığı hikayenin rahatlıkla tüketilen bir konu olmaması. Karşımızda iyi çalışılmış bir altyapı, insani yanları detaylandırılabilmiş maskeli kahramanlar, soğuk savaş döneminin sonlarına denk gelen bir süreçteki dünyanın politik yapısı var. Kitabın konusunu kısaca anlatmak gerekirse, arka planda 1930'lu yıllarda birkaç kişinin sokaktaki şiddete dur demek için maskeli kahraman haline dönüşmesi (ama hiçbiri süper güçlere sahip değil) ve toplum ile bu kahramanlar arasındaki 50 yıllık bir sürecin anlatıldığı, ön planda da 1985 yılı sonlarında Amerika - Rusya arasında bir gerginlik ve artan nükleer savaş tehlikesi ile artık yasadışı (ve yaşlanmış) olan maskeli kahramanların birer birer saldırıya maruz kaldığı ve nedenlerini araştırdıkları bir hikaye sözkonusu. Edebi anlamda çok başarılı ve hatta ağır bir kitapla karşı karşıyayız, hele bir de (Türkçesi yok ne yazık ki) ingilizcesinin ağırlığı kitaba daha çok odaklanmanızı gerektiriyor ki, bu da hikayeye daha iyi girmenize neden oluyor.

Ben kitabı Londra'dayken almıştım ama eminim Türkiye'de de vardır, sadece aramak gerekir (Beyoğlu'nda ve Kadıköy'de yurtdışından kitap getiren kitabevleri veya çizgi roman konusunda uzmanlaşmış kitapçılar var) ya da benimle temasa geçin, seve seve paylaşırım. Şimdi iki hedef var : 1. Watchmen'in beyaz perdeye aktarılmış halini seyretmek 2. Beyaz perdede halihazırda görüp beğendiğim V for Vendetta'nın çizgi romanını bulup onu da okumak.

Not 1 : Watchmen adı M.S. 1inci yüzyılda yaşamış Romalı bir şair olan Juvenal'in latince "Quis custodiet ipsos custodes?" satırlarının ingilizce çevirilerinden birisi olan (birden fazla şekilde çevrilebiliyor anlam olarak) "Who watches the watchmen?"den geliyor. Sırf bu cümle bile tarih boyunca çok fazla romana, tartışmaya, filme konu olmuştur. Bizi korumayı görev edinmiş kişileri kim koruyacak ya da daha doğru bir tabirle bizi bizim için gözetlediklerini söyleyen kurumların hadlerini aşmadıklarını kim gözlemleyecek...

Not 2 : Watchmen'i bana ilk yıllar önce İlker Y. önermişti ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Ona da bu önerisi için teşekkürler.

Hiç yorum yok: