12 Eylül 2008 Cuma

İlk Paul Auster'ımı Okudum...

Hani bazı filmler vardır, izlemek için uygun modu beklemeniz gerekir aksi halde filmin tadını çıkartamaz belki de güzel bir filmi harcarsınız. Özellikle dvd ve divx teknolojisinden sonra bu durum kolaylaştı ve merak ettiğimiz filmleri alıp, kenara koyup uygun zamanda izlemek lüksüne sahip olduk. Aynı durum normal olarak kitaplar için de geçerli, doğru zamanda okumadığımız kaç tane güzel kitap zihnimizde işe yaramaz diye yer etmiştir. Bu sefer işin içine uygun ruh halinin yanı sıra zihinsel yeterlilik, algının açıklığı gibi değişik parametrelerde girer. Bazı yazarlar ve kitaplar vardır ki, erken okunmaları çok da uygun olmaz, insanın hazır olması gerekir, mahalle baskısı yüzünden sırf okumuş olmak için harcanmamaları gerekir. Örneğin, Umberto Eco'nun Foucaul Sarkacı'nı 20'li yaşlarımın başında okuduğumda aldığım zevki (sanırım algım bayağı açıktı) 20'li yaşlarımın sonunda kitabı tekrardan okuma girişimimde alamadım, hemen de bıraktım zaten, belki bir 10 yıl sonra tekrar denerim. Sırf bu yüzden Marquez'i de çok geç okudum, bu yazıya konu olan Auster'ı da, rafımda okunmayı bekleyen Orhan Pamuklar, Oğuz Ataylar, Rus klasikleri hep uygun zamanın peşindeler.

Paul Auster son 20 yılın en popüler ve aynı zamanda en yetenekli Amerikalı yazarlarından gösteriliyorsa da, bendeki imajı zor okunan bir yazar olduğu şeklinde olduğundan şimdiye kadar hiç okumaya çalışmadım, merak da etmedim. Uygun zamanın gelmesini bekledim diyebilirim ama zamanı neye göre belirlediğimi söyleyemem. En sonunda bir kitabını seçmeye ve şansımı denemeye karar verdim ve sonuç olarak Yükseklik Korkusu'nu (Mr. Vertigo) okudum. Komik gelebilir ama seçme nedenlerimden birisi Hitchcock'un çok sevdiğim Vertigo filmini çağrıştırmasıydı ve kitabın arkasındaki özet/yorumlar da kitap konusunda olumlu izlenimler verdi açıkçası.

Kitap kısaca, sokaklarda büyüyen bir çocuğun bir adamla karşılaşmasını ve adamın ona uçmayı öğreteceğini vaat ederek kendisiyle gelmesini istemesiyle başlıyor ve bu konu üzerinde gelişiyor. Daha sonra "Harika Çocuk Walt" olacak çocukla "Yehudi Usta"nın hikayesi böyle başlıyor ve 250 sayfa boyunca devam ediyor. Uçmayı öğrenme sürecinde çektiği sıkıntılar, yaşlı bir kızılderili kadın ve kendisi gibi seçilmiş dahi bir zenci çocukla olan ilişkileri daha da önemlisi Yehudi Usta'nın ona hayat konusunda verdiği derslerle akıyor kitap ve her sayfası insana ilginç bir tat bırakıyor. Kitapta bol bol acı, ölüm varmış gibi görünse de insanın damarlarına bir iyimserlik duygusu salıyor aynı zamanda. Auster'ın hikaye anlatımı konusunda becerisi (ve tabii ki İlknur Özdemir'in başarılı çevirisi) gerçekten de övgüyü hakediyor. Okudukça devamını getirme konusunda içimde bir istek duydum ve kısa zamanda kitabı bitirdim. İlk Auster'ım olarak seçilebilecek belki de en uygun kitaplardan birisini seçmenin ve Auster'ı geç de olsa keşfetmiş (!) olmanın mutluluğu ve gazıyla şimdi kendime Auster'ın 2 kitabını daha belirledim ve aralara başka yazarlardan 1-2 kitap koymak suretiyle onları da kısa zamanda okuyacağım (seçtiğim kitaplar Leviathan ve Köşeye Kıstırmak).

1 yorum:

B5 dedi ki...

Leviathan iyidir :) Auster orjinal dildeki kitaplarimi eski sefim haciladigi icin hala ofkeliyim.

Leviathan bunlar arasinda idi. Ve bana da adi baska seyleri hatirlattigi icin okumustum. NY Uclemesi de iyidir, hacilananlardan..

Vertigo esimin ilk Auster i oldu. Ve beni gecti Auster'larda

Hosgeldin bu dunyaya :))