9 Ekim 2008 Perşembe

Kitap Eleştirileri : "Köşeye Kıstırmak" ve "Görünmez Canavarlar"

Geçtiğimiz günlerde arka arkaya okuduğum 2 kitap hakkında kısa yorumlar.

Birincisi Chuck Palahniuk'dan Görünmez Canavarlar (orj. Invisible Monsters). Geçtiğimiz ay yazdığım bir yazıda bu yazardan ve filme çekilecek olan bir kitabından (Tıkanma, Choke) bahsetmiştim. O yazıdan sonra henüz okumadığım 1-2 kitabını daha okunacaklar listesinde öne aldım ve bunlardan ilki olan Görünmez Canavarlar'ı hızla okudum. Hayatta 2 spesifik konuda yeteneğim olmasını çok istemişimdir her zaman, birisi yazarlık diğeri ise bir enstrüman çalabilmek (spesifik olarak konuşmak gerekirse trompet). Eğer yazar olma şansım olsaydı kesinlikle Chuck Palahniuk gibi yazabilmeyi isterdim, diğer hiçbir yazarda onun dili ve üslubu gibi keskin bir tarz görmedim şimdiye kadar. Popüler kültüre bu denli hakim olması, modern (!) hayatın bize empoze ettiği ve bizi zorla içine sürüklediği yaşam stiline muhalif ve eleştirel tavrı, yaratıcı öykülerinin aynı anda içerdiği gerilim ve mizah duygusu ve yukarıda da bahsini ettiğim kişisel imzasını oluşturan yazı üslubuyla eğer hala okumadıysanız ilk fırsatta keşfetmeniz gereken yazarlardan birisidir Palahniuk.

Görünmez Canavarlar aynı diğer kitaplarındaki gibi popüler kültürün tekdüzeleştirdiği, dış görünüşün ve imajın herşey olduğunu düşünen günümüz kuşağından bir grup insanın öyküsünü anlatıyor. Modellik yapan kahramanımız bir dizi olaylar sonrasında yüzünü kaybediyor (kitaptaki tabiriyle "kuşlar yiyor") ve sonrasında kendini bulma sürecini bize anlatıyor. Bu süreçte güzelliğini kaybettiği için onunla ilişkisini kesen nişanlısı, gizemli ve karizmatik bir güzel, beraber modellik yaptığı ama onun güzelliğini kıskanan en yakın arkadaşı, AIDS'den ölmüş abisi, abisinin cinsel kimliği nedeniyle yaşamları değişen anne babası gibi her biri birbirinden ilginç karakterlerle ilişkilerini görüyoruz. Kitap çok eğlenceli, akıcı ve aynı zamanda düşündürücü, her sayfada ayrı bir büyük lafla karşı karşıya geliyorsunuz. Palahniuk'un aile ve tanrı arasındaki kurduğu benzetmeler özellikle dikkat çekici. Mutlaka okunması gerekenler listesine sadece bu kitabı değil, Palahniuk'un tüm kitaplarını koyun derim (ama ardarda okumayın, hikayeler, karakterler birbirine girmesin).

İkinci kitap ise yine daha önce yazdığım bir yazının devamı niteliğinde. Paul Auster'i keşfetmemin ardından ondan ikinci kitabı da okuyup bitirdim, Köşeye Kıstırmak (orj. Squeeze Play). Kitap, Auster'in yazarlık döneminin başlarına denk geliyor ve sanırım biraz para kazanmak amacıyla yazmış zamanında. 1978 tarihli bu kitap Auster'in diğer kitaplarından içerik olarak çok farklı, bir dedektiflik hikayesi ile karşı karşıyayız. Yazarların veya yönetmenlerin zaman zaman yeteneklerini alışageldik tarzları dışında kullanmaları hep ilgimi çekmiştir. Her zaman gerilim romanı yazan bir yazarın bir sefer aşk romanı yazması veya tam tersi; ya da aynı şeyin sinemada uygulanması gibi. Gerçi Paul Auster bunu iyice ustalaşıp dilini oturttuktan sonra denemek amacıyla yapmamış, daha yazarlığının başında yapmışsa da bana yine de ilgi çekici geldi. Bu düşüncelerle başladığım kitap hakkında iyi yorumlar yapamayacağım, bence türünün çok basit hatta vasatın altında bir örneğiyle karşı karşıyayız. Karakterlerin derinliği üzerinde iyi çalışılmış olması yazarın (o zaman için) gelecekteki kitaplarının karakter açısından başarılı olacağının haberini verse de, ne yazık ki öykünün kendisinin başarısız olması ve olayların akışının tekdüzeliği kitabı vasatın altında tutuyor. Auster okuduğu dedektiflik romanlarındaki dili ve olay sıralamasını türün özelliklerini korumak amacıyla değiştirmemiş ama sonuçta hiçbir özelliği olmayan bir kitap ortaya çıkmış. Kahramanımızın olayları çözmesi bence tamamen bir bomba, kendi kafasından bir senaryo kuruyor, o senaryoya nereden ulaştığını çok iyi anlamıyoruz, işin komiği hiçbir delile dayanmayan bu hipotezlerini şüphelilere yönelttiği zaman hepsi de direkt kendilerini afişe ediyorlar. Aslında bu durum biraz olsun Sherlock Holmes hikayelerinde de vardır, Holmes sahip olduğu tümdengelim muhakeme yeteneğiyle karşılaştığı olayları kendince yorumlar, delilleri kimsenin görmediği şekilde inceler ama sonuçta genel olarak somut verilerle değil de zeka ürünü senaryolarla suçluları yakalar, o adamlar da kendisine yöneltilen suçlamaları sırf olayı doğru anlattığı için hemen kabul ederler, delil göster güzel kardeşim demezler...

Köşeye Kıstırmak özellikle zaman ayırmayı hak eden bir kitap değil bence, yazarının adını kullanan ve benim de bunda bir haksızlık görmediğim bir kitap. Auster hayranı iseniz tabii ki erken yazarlık döneminde giriştiği bu denemeyi okumak isteyebilirsiniz ama önünüzde okunacak başka kitaplar varsa onlarla devam edin.

1 yorum:

B5 dedi ki...

chuck efendinin son kitabi da cikti tavsiye olunur.. Onun uzerine odev hazirlayan arkadas ile gecen hafta bes! kitabini aldik...