3 Ekim 2008 Cuma

Atina'dan İzlenimler

İş nedeniyle şu ana kadar birçok yere gitme fırsatım oldu ama bloga başladığımdan bu yana sadece Atina'ya gelme şansı bulabildiğimden hiç gezi yazısı yazmamıştım. Aslında buradaki işim bitene kadar yazmayı planlamıyordum, herşeyi bitirip İstanbul'a döndükten sonra genel bir yazı yazacaktım ama Midget'ın ısrarı nedeniyle yüzeysel bile kaçacak olsa bir Atina yazısı kaçınılmaz oldu :)

Aslında yukarıda söylediğim biraz bahane gibi oldu, söyleyecek birşeylerim olsaydı çoktan birşeyler karalamış olurdum herhalde. Bu göreve (iş, görev diyip duruyorum, ne olduğunu söyleyeyim de gizli veya egzantrik birşeyler yaptığım zannedilmesin; Onur Air filosuna katılması planlanan bir A300-600 uçağının teslim alımı için buradayım, uçak şu anda mevcut operatörü Olympic Airlines'ın hangarında bakımda) gelmekle ilgili ihtimal belirdiğinde gerçekten heyecanlanmıştım. Öncelikle tarihi eserler açısından çok zengin olarak bilinen bir yere gelecektim ne de olsa, müzeler içerisine sıkıştırılmış "tarihi" eserler ilgimi çekmiyor (bu müze yorumum tarihi eserler için geçerli, sanat eserleri için değil, dikkat), camekanların önünden yürüyüp içlerine yerleştirilmiş küçük heykeller, testi parçaları, birkaçyüz önce kullanılmış alet edevatlar daha büyük bir resmin parçası değilse soğuk geliyor bana, onun yerine eğer hala korunmuşlarsa orjinal yerleşim yerlerinde gezmek tercih sebebidir. Ayrıca, Yunanistan'a geliyor olmanın (daha önce Özgür ile Bodrum'dan günübirlik bir Kos gezimiz olmuştu ama o sayılmaz) Türk-Yunan ilşkilerini birinci elden tecrübe etmek gibi bir avantajı da olacaktı.

Tarihi yerlerin ziyareti ileride yazacağım bir yazıya konu olacak, çünkü burada geçirdiğim zaman diliminde henüz bu tip yerlere gitmedim, insan yalnız gitmek istemiyor, ben de Mehtap'ın buraya gelmesini bekliyorum (kızkardeşim olur kendisi, o da Onur'da çalışıyor ve iş için o da kısa bir süre için Atina'ya gelecek), onunla beraber gezmeyi planlıyorum. Geri kalan konulardaki gözlemlerimi aşağıya madde madde yazıyorum :

- Bu gezimde de iyice farkettim ki, beni daha çok yaşam stilleri olan şehirler etkiliyor, Atina gibi sadece bazı tarihi eserlere fazlasıyla dayanmış, Abu Dhabi ya da Dubai gibi gereğinden fazla yapay veya Bangkok gibi "otantik" uzakdoğu şehri yaftasının altında üzücü bir şekilde batılaşmış şehirler hep bir umutla, heyecanla başladığım ziyaretlerimin hayalkırıklığıyla sonuçlanmasına neden oldular. Bu konuda İstanbul, New York ve Paris şu ana kadar gördüğüm en iyi yerler diyebilirim. Daha Londra'yı görmedim ama oradan da çok umutluyum, bir de İspanya ve İtalya'ya daha gitmedim ama oraları konusunda çok özel bir beklentim yok, bekleyip göreceğiz.

- Türkler ve Yunanlar birbirine benzemiyorlar, aynılar. Açıkçası çok şaşırdım, benzediğimizi tahmin ediyordum ama bu seviyede olacağını beklemiyordum. Bir kere tip olarak benziyoruz, yan yana geldiğinizde kimin Türk kimin Yunan olduğu kolay kolay anlaşılmıyor. Avrupa'nın geri kalanına gittiğinizde turist olduğunuz neredeyse hemen anlaşılır ama burada (ki o kadar turistik bir yer olmasına ve devamli turistlerle içiçe olmalarına rağmen) herkes benimle Yunanca konuşmaya başlıyor. Dillerimiz farklı bile olsa konuşma tarzları, tonlamaları o kadar benzerki, burada geçirdiğim o kadar zamandan sonra bile neredeyse her gün yolda yürürken biraz uzakta konuşan iki insanın konuşmasını duyunca Türkçe mi konuşuyorlar acaba diye kulak kabartıp Yunanca konuştuklarını şaşkınlıkla farkediyorum.

- Dediklerine göre Yunanistan dışında yaşayan Yunan nüfusu burada yaşayanlardan daha fazlaymış. Özellikle ABD ve Avustralya'daki popülasyon ciddi bir kitle oluşturuyormuş oralarda. Melbourne'un tamamı Yunan diyorlar :) Yunanistan'ın kendi nüfusu ise yaklaşık 11 milyon civarında. İstanbul bile tek başına Yunanistan'ın tamamından daha kalabalık. Kadir Topbaş Karamanlis'ten daha çok insanı yönetiyor düşünsenize...

- Türklere yaklaşımları çok sıcak. Türk olduğumu duyan neredeyse herkesin yüzünde samimi bir gülümseme gördüm. Yüzlerce yıl Osmanlı egemenliği altında yaşamış bir ülke olarak Türkiye (ve Türkçe) yaşamlarının bir parçası olmuş ama mevcut bağlarının asıl nedeni gerek Kurtuluş Savaşımız sırasında gerekse 1950'li yıllarda özellikle İstanbul'da meydana gelen şiddet olayları sonrası Türkiye'den Yunanistan'a göçmek zorunda kalmış önemli bir kitlenin geçmişini unutmak istememesinin de etkisi var.

- Ülkenin her yerinde sigara içiliyor, inanılmaz birşey. Türklerin çok sigara içtiğini düşünüyorsanız bir de Yunanistan'a gidin derim. Sigara içilmeyen bir alan yok gibi birşey, havaalanlarında bile güya sigara içme alanı yapmışlar ama sadece açık bir banko ayarlamışlar o kadar, hemen yanında siz yürümeye devam ediyorsunuz. Taksi şöförlerinin çok az bir kısmı sigara yakmadan önce size rahatsoz olup olmayacağınızı soruyor, geri kalanı direkt yakıyor. Son olarak şunu söyleyeyim, uçak bakım hangarında bile sigara içildiğine şahit oldum.

- Bildiğiniz gibi Yunanistan Avrupa Birliği üyesi (hatta birliğin 6. üyesi imiş) ve sahip oldukları Avrupai havanın, gelişmişliğin asıl nedeni sahip oldukları Yunan medeniyetinin devamını getirmeleri değil, Birliğin sağladığı mali yardımlar diye düşünüyorum. Hiçbir şey üretmiyorlar, tembeller, Antik Yunan medeniyetine sahip olmalarının herşeye yeteceğine inanıyorlar, sadece turizm ile bu işi götürebileceklerini düşünüyorlar, bir de büyük miktarlarda arazi satıyorlar. Özellikle bu arazi satışı olayından son yıllarda normal halk büyük miktarlarda para kazanmış ve herkesin altında lüks arabalar görüyorsunuz. Arazileri daha çok Britanyalılar ve Almanlar alıyor ve emekliliklerinde kullanıyorlar. Yunan adaları Britanyalılarla dolu ve Almanlar büyük büyük siteler yapıyorlar.

- Yunanistan'ın Avrupa Birliği'ni nasıl sömürdüğünü ve Avrupalıların onlarla nasıl başedemediğini görünce (kurallarla istedikleri gibi oynuyorlar) dini faktörleri gözardı etsek bile ekonomik açıdan Türkiye'yi AB'ye almalarının mümkün olmadığını daha iyi anlıyorum. 70 milyonluk nüfusuyla "cin" Türkiye AB'nin kaynaklarını kurutacağı çok açıktır ve adamların 50 kez düşünmesini de normal karşılamak gerekir bence. Sadece Yunanistan gibi bir ülkenin AB'de yer alarak kazandığı hakları ve refah seviyesini görünce insan gıpta etmeden duramıyor.

- Gıpta etmek deyince, Atina'nın denizi çok güzel ve temiz. İzmir'i çok iyi bilmiyorum ve şehir içerisinden denize girme şansı var mı emin değilim ama Atina merkezine sadece 15 dakika mesafede yer alan (bizim Florya eşdeğeri) sayfiye yerlerinde bulabileceğiniz temiz sahillerden gireceğiniz deniz kumluk, dalgasız ve çok temiz (en azından görünürde). Belki Atina'nın eşdeğeri İstanbul olarak adlandırılamayabilir ama yine de içinden deniz geçen bir şehir olarak İstanbul'un bu değerden faydalanmaması çok üzücü. Kendi halkının hayatına katacağı yaşam kalitesinin yanı sıra turistik açıdan da ciddi bir katma değer olarak turizmcilerimiz tarafından değerlendirebilir.

- Alakasız bir tespit olacaksa da Atina'da gördüğüm taksiler arasında Skoda Octavia'ların sayısı bayağı fazlaydı. Şimdiye kadar gördüğüm, taksi için seçilebilecek en iyi araç diye düşünüyorum (Mercedesleri saymıyorum, onlar biraz iddialı kalıyorlar), geniş bir iç hacmi ve ondan da geniş bir bagaj kapasitesi var. Zaten otellerde çok fazla bagajı olan gruplara taksi isterken duraklardan direkt octavia gönderin şeklinde talep yapıyorlar.

- 2004 olimpiyatları Atina'ya çok şey kazandırmış, yepyeni yollar, sadece 3 hattan oluşuyor gibi gözüksede Atina'ya fazlasıyla yeten bir metro ağı, mevcut havaalanı ve yenilenmiş yüzlerce otel. Bunların yanına bonus olarak olimpiyatlarda kullanıldıktan sonra bomboş bekleyen onlarca spor kompleksini ekleyebilirsiniz. Milyar dolarlar harcanmış ama onun da önemli bir kısmı AB kaynaklı imiş ve sonuşta Atinalıların yaşam kalitesinin yükselmesini sağlamış.

Yunanlar bu şekilde çalışmaya devam ederlerse benim orada geçireceğim daha uzun bir zaman dilimi var demektir. Gözlemlerime önümüzdeki günlerde devam edebilirim.

2 yorum:

Murat YILMAZ dedi ki...

sevgili murat ortaç sonunda bir seyahat yazısı yazdırabildik sana. güzel tespitlerde bulunmuşsun. AB'nin şımarklığını tanıştığım diğer Yunanlılarda ben de hissediyorum. Yavaş ve tembel oldukları kesin. Ara sıra fotoğraf da koyarsan bloga iyi olur

B5 dedi ki...

Gayet yerinde gozlemler, acaba mi diye dusunduklerimi yerinde yasayip tasdiklemis oldun kafamda.

Yunanistan birlik icinde ama ahkam kesecek bir durumlari yok tabii meydanda. Gazetelerde ekonomik skandallar disinda adina rastlamadim bile. Aynen dedigin gibi gecmis tarihin bir ise yaradigi yok. Her ne kadar bununla yetinmeyi tercih etseler de...
Dun evin onundeki Yunan restauranina gidip Ege yemeklerini aratmayacak bir oglen ziyafeti gerceklestirdik. Aylar sonra Turkiye'ye gitmis gibi oldu :) Bu kadar mi benzerler, evet...

Temizlik konusunda Turkiye sahillerini, yollarini gectiklerine katiliyorum, ne yazik ki...

Kolay gelsin sana agirkanlilarla..