26 Ağustos 2008 Salı

Cameo ve MacGuffin

Bugün sinema terminolojisinde yer alan iki terim hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Bunlardan ilki, "cameo". Cameo kısaca, bir sanat eserinde (ki çoğunlukla sinema veya televizyon eserleri olsa da, edebi eserler veya video oyunlarında da görülebilir) ünlü bir kişinin kısa bir rolde arz-ı endam etmesidir. Bu görünüm yoldan geçen birisi olarak da olabilir, kısa bir rol de. Genelde yönetmenlerin cameoları ünlüdür, bir çok yönetmen kendi yönettikleri filmlerde kısa da olsa görünmek isterler. En bilineni hepimizin bildiği gibi Alfred Hitchcock'tur. Hitchcock yönettiği filmlerin çoğunda en azından bir sahnede görünmek suretiyle bu terimin ve hareketin ünlü olmasında çok etkin bir rol oynamıştır. Filmin tamamı bir kurtarma botunda geçen "Lifeboat" filminde (bildiğim kadarıyla bir film için kullanılan en küçük set rekoru bu filmdedir) bile bir gazete reklamında görünerek imzasından taviz vermemiştir. Benim en sevdiğim cameosu ise "To Catch a Thief"tekidir; Cary Grant polislerden zorla kaçıp bir otobüse kendini atar ve en arka sıraya oturur, kamera geriye doğru çekilerek açıyı arttırır ve Grant'in yanındaki yolcu olarak Hitchcock'u görürüz, Grant hiç de neden yokken dönüp garip bir şekilde Hitchcock'a bakar. (Aklıma Mustafa Altıoklar'ın İstanbul Kanatlarımın Altında filmindeki cameosu geldi birden, hayatımda gördüğüm en saçma ve gereksiz sahnelerden birisidir, hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor; kafamdan silmeye çalıştığım için çok da nethatırlamıyorum ama artık kahramanlardan birisi gece yolda yürürken yaşlı bir adam görüyor, aaa Mustafa Altıoklar, ne arıyorsun amca gibisinden bir soru soruyor ona, o da ışığı mı arıyorum ne diyor; dam üstünde saksağan vur beline kazmayı anlayacağınız)

Cameolar sadece amaçsız görünme şeklinde değil, kısa bir rolde de olabilir. Alakasız bir rol de olabilir, filmde çok kritik bir görevi üstlenen karizmatik bir rol de. Bazen ünlü figürleri kendilerini canlandırırken görürürüz (sportif veya politik karakterler), bazen gerçek hikayeden uyarlamalarda olayın gerçek kahramanını filmde bir rolde görürüz. En ilginç cameolar bence yeniden çevrim filmlerde, o filmin orjinalinde oynayan oyuncuların bir şekilde yer aldığı cameolardır. Daha önceki yazılarımdan birisinde bahsettiğim Thomas Crown Affair'in yeniden çeviriminde ilk filmde başrol oynayan Faye Dunaway, Crown'ın psikiyatristi rolünde görünür. Cameolar dikkatli sinema seyircisi için aynı zamanda bir oyun gibidir, film esnasında bir anlık görünen birisinin hikayeden bağımsız da olsa önemini görebilmek insanı mutlu eder.

Bahsetmek istediğim ikinci terim ise, "MacGuffin". Bu terimi de Alfred Hitchcock sayesinde öğrenmiştim. Kısaca, bir hikayenin akmasını sağlayan ama detaylarını ya da ne olduğunu bilmediğimiz "şey"dir. Örneğin, Kuşlar filminde kuşların neden çıldırdığını ve insanlara saldırdığını bilmeyiz ama hikayenin akmasını sağlayan etken odur. Popüler kültürdeki en ünlü MacGuffin ise sanırım Pulp Fiction'daki içinde ne olduğunu bilmediğimiz çantadır. Daha güzel örnekleri olsa da kolay bilinirlik açısından popüler sinemadan bir örnek daha vermem gerekirse, Görevimiz Tehlike 3'te de "Rabbit's Foot" adı altında ne olduğu asla açıklanmayan bir şeyin peşindedir herkes.

MacGuffin teriminin nereden çıktığı bilinmese de, sinema terminolojisine Hitchcock ile girer. Bir röportajında MacGuffin'in ne olduğunda dair soruyu şöyle açıklar, "İskoçya'da bir tren kompartmanında oturan iki adamdan birisinin kucağında bir çanta varmış. Diğeri içinde olduğunu merak ederek sorunca ilk adam 'MacGuffin var' demiş. İkincisi 'MacGuffin de nedir?' diye tekrar sorunca ilk adam İskoçya'nın dağlarındaki aslanları avlamak için kullanılan bir aparat olduğunu söyler. İkinci adamın kafası karışmıştır, 'İyi ama İskoçya'da aslan yoktur ki' der, ilk adam son sözü söyler'hmm, o zaman çantadaki de MacGuffin değil o halde'. Kısaca MacGuffin'in ne olduğu önemli değildir, sorgulamaya gerek yok, hikayeyi izlemeye devam edin.

Hiç yorum yok: